Sayfalar

İlham Veren Başarı Hikayeleri

ARADIĞINIZ İLHAMI BULABİLECEĞİNİZ ETKİLEYİCİ BAŞARI HİKAYELERİ



1- Robert Downey Jr'nin Madde Bağımlılığından Iron Man'e Uzanan Hayat Hikayesi :)
  Robert Downey Jr.'ın, doğumundan itibaren ailesi başta olmak üzere birçok sebepten dolayı çalkantılı bir hayat geçirdi. Babası bir uyuşturucu bağımlısıydı ve bu yüzden henüz 6 yaşındayken uyuşturucuyla tanıştı. 8 yaşında ise Robert'ın kendisi de bir bağımlı haline gelmişti. 
  Gençlik yılları ise bu bağımlılık ile geçti. 1984 yılında Sarah Jessica isimli bir kız ile tanıştı. İlişkileri Downey'in bağımlılığı yüzünden sonlanana kadar 7 yıl sürdü. Kendisi o dönem ufak tefek televizyon dizilerinde rol almaktaydı fakat fazla ünlü  değildi. 1991 yılında Jessica ve Downey ilişkilerini sonlandırdılar ve bu da Downey'i tamamen bir yokuşa sürükledi.


  İlişkisinin bitmesiyle başlayan hayatında biriken yığınlar bir çığ haline geldi. Gitgide bulaştığı suçlar, bağımlılığı... Geleceği hiç de parlak görünmüyordu. Bu yolculuğu onu hapishaneye kadar  sürükledi.1997 yılında birçok suçtan hüküm yedi. Hapishanedeyken o kadar çok dayak yemişti ki, 2 kere kendi kan havuzunun içinde uyandı. Downey bu durumu "
 Parmaklıklar altındayken yaşadığım en kötü şeyleri size asla anlatamam." şeklinde ifade etti.
  Hapisten 2001 yılında çıktı ancak işler o zaman da düzgün gitmiyordu. Eşi Deborah Falconer da onu terk etmişti. Ne cebinde beş kuruşu ne de ona destek olacak bir ailesi vardı. Bu sırada Charlie Chaplin'e  beyaz perdede hayat veren, oscar adaylı tek oyuncuydu. Ancak gelin görün ki bu adamın hayatı çocukluğundan beri hiç yolunda değildi. Günlerini pizza tavalarını ovalayarak para kazanmaya çalışarak geçiyordu.

  Ancak 2003 yılında Downey için her şey değişti, güçlü bir kadınla tanıştı ve ona aşık oldu. Downey eninde sonunda Susan isimli bu kadına evlenme teklifi etti. Susan da ona " Eğer uyuşturucuları bırakmazsan seninle asla evlenmem." dedi. Downey  bunun üstüne sıkı bir azimle 2 yıl gibi bir sürede uyuşturucu batağından kurtuldu. 2005 yılında Susan ve Robert dünya evine girdiler, gerisi ise tarih yazıcı nitelikte oldu.

  Robert Downey bu evlilikten sonra sinemaya geri döndü ve belki de modern zamanın en tanınan simalarından birisi haline geldi. Nerede zeki bir adam rolü varsa üzerine yapıştı. Tony Stark ve Sherlock Holmes onu unutulmazlar arasına soktu. 


  Özetle, bir batak içerisinde doğan Downey'in hikayesi bizlere hayat ne kadar zor olursa olsun asla umudumuzu kaybetmemeyi öğretiyor.  

2- MICKEY MOUSE'NİN YARATICISI WALT DISNEY'İN  MİNİK BİR FAREYLE DEĞİŞEN HAYATI SİZİ MUCİZELERE İNANDIRACAK KADAR SEFİL BİR HAYATTAN KARİKATÜR FİLMLERİNİN ÖNCÜSÜ OLMAYA KADAR YÜKSELEN BAŞARI HİKAYESİNİ ANLATACAĞIZ :)
  İrlanda göçmeni bir ailenin oğlu olan Walt Disney, hasta olan babası çalışamadığından ve ekonomik durumlarının kötü olması nedeniyle sürekli çalışmak ve para kazanmak zorundaydı. Ayrıca ailesi sürekli taşındığından dolayı düzenli bir hayata sahip değildi.


  Disney, maddi yetersizlikten dolayı okula devam edemediği için herhangi bir mesleğe de sahip değildi. Bu nedenle girdiği işlerin hepsi geçici olduğu için ayrılmak zorunda kalıyordu. Babasının ölümü ile derin bir sarsıntı yaşayan Walt, babasını tedavi ettiremediği için kendini suçladı ve bir süre bunun etkisinden kurtulamadı.
  Walt tam bir kitap kurduydu ve kazandıklarının bir miktarını kitaplara ayırıyordu. Bir gün kitapçıdan aldığı kitabın arasında bir reklam kağıdı gördü. Kağıtta " Kansas City Sanat Enstitüsü sizi ücretsiz kurslara çağırıyor." yazıyordu. Yazıyı okuyan Walt hiç düşünmeden kursa yazılmaya ve çizim konusunda kendisini geliştirerek bir meslek edinmeye karar verdi. Üstelik kurs için herhangi bir ücret ödemek zorunda değildi.


  Walt çizim dersleri öğreniyor hatta bazı ajanslara karikatür çizerek az da olsa para kazanıyordu. Kansas Sanat Enstitüsü'ndeki eğitimi tamamlandıktan sonra ailesinin yanına dönen Walt,  çizimlerini gazete ve dergilere yolluyor ancak hala bir sonuç alamıyordu. Bu kadar maddi imkansızlıkların ardından çalıştığı işinden de yeterinde yaratıcı olmadığı için kovulan Walt tekrar karamsarlığa döndü.
  Tüm olumsuzluklara rağmen vazgeçmeyen Walt çizim yapmaya devam etti ve bir gün çizim yaptığı sırada odasında küçük bir fare gördü. Ardından bu ikili arasında bir arkadaşlık oluştu ve  bir gün onu çizmeye karar verdi. İşte bu çizim Walt Disney için bir dönüm noktasıydı.


 Elindeki fare çizimleriyle Hollywood'a doğru yola çıktı ve Kansas Sanat Enstitüsü'nden arkadaşı Iwerks'i bularak ona fare çizimlerinden söz etti. Walk bu fareye ilk olarak "Mortimer" adı verilmiş ancak ilerleyen zamanlarda  Walt Disney'in eşi Lilly'nin önerisiyle "Mickey Mouse" olarak değiştirilmiş. Mickey Mouse adını verdikleri fare ilk olarak 1928 yılında ''Steamboat Willie''de yer aldı.
  Walt Disney ve Iwerks ellerinde bulunan son paraya kadar harcadıkları bu filmde büyük bir başarı elde ettiler ve film izlenme rekorları kırdı. İlk filmden sonra Walt Disney ve kardeşi Roy, Walt Disney Productions'ı kurdu. Ardından birçok çizgi film çekerek başarılarına başarı kattılar. Bir anda dünyanın en meşhur animasyonu haline gelen Mickey Mouse 100'den fazla çizgi filmde baş karakter olarak rol aldı. Bunu takip eden dönemlerde; Donald Duck(1934), Pinokyo(1940), Aslan Kral, Kayıp Balık Nemo, Külkedisi, Winnie The Pooh, Sindirella(1950), Uyuyan Güzel (1958), 101 Dalmaçyalı(1961) ve birçok başarılı çizgi filmde Walt Disney imzası yer aldı. 1938 yılında gösterime giren ve 1,5 milyon dolar harcanarak yapılan " Pamuk Prenses Ve 7 Cüceler" 8 milyon dolarlık bir hasılata ulaştı.

  1955 yılında Los Angeles'ta çalışanların çocuklarıyla birlikte eğlenebilecekleri büyük bir eğlence parkı olan Disneyland projesini hayata geçirdi. Walt Disney bu projenin yapımında çalışan mühendislere "Disneyland'ın dünyadaki en inanılmaz yer olmasını ve içindeki parkı boydan boya gezen bir tren olmasını istiyorum." dedi.


  Walt Disney Productions bugün 30 milyar dolarlık yıllık gelire sahip. Walt Disney Company, Amerikan Broadcasting Company (ABC), Entertainment ve Sports Programming Network (ESPN) gibi kuruluşları da bünyesine katıp Kaliforniya merkezli çalışan devasa bir medya şirketi haline geldi.
  Hayatın getirdiği zorluklar karşısında yılmadan, yorulmadan mücadele eden, hayal ettiklerinden her ne pahasına vazgeçmeyen Walt Disney zoru başardı. Çizgi film dünyasına adını altın harflerle yazdırdı. 65 yaşında akciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybettikten sonra ardında medya devi bir şirket bıraktı.


3- HATAY'DAN HOLLANDA'YA UZANAN BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ :)

Karsu Dönmez: Tabak taşırken şöhret oldu.

  Karsu,1990 yılında Hollanda'da doğmuş, Türk kökenli, çok yetenekli bir sanatçı. Yalnızca şarkıcı değil; aynı zamanda çok iyi bir piyanist, besteci, aranjör ve söz yazarı. İlk albümü canlı kayıtlardan oluşan"Live aan 't lj". Henüz 19 yaşındayken kaydettiği bu albümde caz, blues, funk ve etnik ritimlere rastlamak mümkün. 2012'de çıkardığı ilk stüdyo albümü Confession'ın ve 2015 yılında çıkan Colors'ın içinde yer alan şarkıların neredeyse tamamını kendisi yazıp besteledi. 2016'da Hollanda'nın en önemli müzik ödülü olan Edison-Wold/Jazz ödülünü kazandı ve böylece Avrupa caz sahnesindeki yerini sağlamlaştırdı.



  7 yaşında piyano ile tanışan Karsu'nun hikayesi, daha o 17 yaşındayken, ödüllü belgeselci Mercedes Stalenhoef'un ilgisini öylesine çekti ki, hayatı bir belgesele konu oldu.2012'de, çekimleri 5 yıl süren, Hatay'ın Karsu Köyü'nden New York'a kadar Karsu'nun hayatının takip edildiği " Karsu:I Hide A Secret" belgeseli, Uluslararası IDFA belgesel festivalinde gösterime girdi ve  daha sonra pek çok ülkenin festivallerinde gösterimi yapıldı.

  Karsu 16 yaşında babasının Amsterdam'daki restoranında piyano çalmaya başlayıp, daha sonra küçük çaplı sahnelerde ve oradan büyük sahnelerde performansını sergilerken gazeteler, dergiler, radyolar ve televizyonlar onun yeteneğinin farkına varmaya başladılar ve programlarına konuk etmek için davetiyeler gönderdiler. Hollanda-Amerika Trust Organizasyonu, Karsu'yu New York'taki dünyaca ünlü Carnegie Hall konser salonuna bir konser vermesi için davet etti. Bu olay Hollanda medyasının çok ilgisini çekti ve Karsu birçok televizyon programında canlı performanslar vererek geniş yankı uyandırdı. Yurtdışından davetlerin gelmesi de uzun sürmedi: Amerika, Endonezya, Almanya Belçika, Surinam, İngiltere, Brezilya ve birçok ülkede konserler verdi. Türkiye'de Ankara Caz, Alanya Caz, Akbank Caz Festivali gibi önemli festivallerde, Zorlu PSM, Caddebostan Kültür Merkezi, Aya İrini, Cemal Reşit Rey Konser Salonu gibi önemli sahnelerde birçok kez sahne aldı ve büyük ilgi gördü. Sadece İstanbul ve Ankara değil Trabzon, Kapadokya, Konya, İzmir, Eskişehir, Denizli, Bursa, Antakya, Mersin gibi birçok şehirde de konserler verdi.




 Hatay'dan Hollanda'ya göç etmiş bir ailenin kızı olan Karsu, 16 yaşında babasının Amsterdam'daki restoranında garsonluk yaparken piyano çalmaya başlıyor. Karsu, aktif bir toplum gönüllüsü: Amsterdam'da merkez tren istasyonunda Ortadoğu ve Afrika'dan gelen mültecilere yardım ediyor; Atina'da, mültecilere çalışan "Happy Caravan" adlı örgütün de elçisi. Türklerin entegrasyonunda semboller arasında gösterilen bu genç kadın, azmin, tutkunun ve başarının ta kendisi...
https://www.youtube.com/watch?v=og3og3mdyJU&feature=emb_logo

4-EŞREF ARMAĞAN'IN GÖZLERİ YOK AMA GÖRÜYOR. HEM DE GÖREN İNSANLARDAN DAHA FAZLASINI!

EŞREF ARMAĞAN KİMDİR? EŞREF ARMAĞAN'IN HAYAT SERÜVENİ :)
  Eşref Armağan doğuştan görmez olan bir ressamdır. Hiçbir zaman gün batımını, baharda yeşeren, çiçek açan doğayı, renklerini göremedi. Tuttuğunu koparan,mücadeleci kişiliği ona, duygularını dile getirebilmek için ses, bir anlamda da görmek için göz kazandırmıştır.



 Görmeden bu kadar mükemmel eserler ortaya çıkaran bir dehanın eserleri karşısında büyülenmemek elde değil.
  Bundan 60 yıl önce İstanbul'da dünyaya gelir. Eşref Armağan, ne çocukken ne de yetişkin çağda hiçbir sanat eğitimi almamıştır. Eşref, bütün gün babasının dükkanında baca boruları keserek babasına yardım ederdi, boş zamanını da resim çizerek geçirirdi. 6 yaşındayken kalem ile kağıt üzerine çizmeyi, 18 yaşında ise önce parmakları ile kağıt üzerine, sonra da karton üzerine yağlı boya ile resim yapmaya başladı. Yağlı boyadan akrilik boyaya ve tuvale geçti. Elleri artık onun gözleri olmuştu. Görmemesine rağmen çizdiklerinin bu denli gerçeği yansıtması, resim yapmanın onda bir tutkuya dönüşmesini sağladı.



 Bütün dahilerde olduğu gibi Eşref'teki bu zeka da olağanüstü bir şey. Eğitim görmemiş olması ona, kendisi gibi ihtiyacı olan, bir şeyler yapma arzusunda olan birçok kişiye bu işin sırrını ya da kendi kendine öğrenme metotlarını aktarma imkanı vermiyor.
 1994 senesinde Joan Eröncel isimli 47 sene evvel Türkiye'de evlenmiş Amerikalı bir hanımla tanışır. Joan, onun eserlerinin mükemmelliği karşısında hayran olur ve ona yardım etmeye karar verir. Hatta onun adına bir internet sitesi açar.(www.armagan.com). Şuan yenilenmiş  bir sitesi daha bulunmaktadır. (www.esrefarmagan.com)


5-DÜNYANIN EN PAHALI OTOMOBİLLERİNDEN OLAN LAMBORGHINI'NİN KURUCUSU KİMDİR? BU SORUYU CEVAPLAMAK ÜZERE FERRUCCIO LAMBORGHINI'NİN HAYAT HİKAYESİNİ BU YAZIDA SİZLERE SUNUYORUZ :)




 Ferruccio Elio Arturo Lamborghini 28 Nisan 1916 yılında İtalya'nın Cento kentinde doğdu. Ailesi çiftçi olmasına rağmen Ferruccio Lamborghini makinelerle daha iyiydi. Bu nedenle bizdeki teknik meslek lisesine denk düşen bir liseye gitti.
  İkinci Dünya Savaşı esnasında İtalya Hava Kuvvetleri'ne giren Lamborghini, 1944 yılında İngilizlere savaş esiri düştü. İngilizler onu motor bölümünde çalıştırdılar. Ancak esaret ona otomobiller ve motorlar konusunda eşsiz tecrübeler kazandırdı. Genç girişimci, bozuk araçları tamir etmeyi ve farklı parçalardan araç üretmeyi burada öğrendi.



  Savaştan sonra evine dönen Lamborghini, savaştan arta kalan makinelerle ufak bir garajda köylülere yönelik traktörler tasarlamaya başladı. Yani Lamborghini markası ilk önce traktör üretiyordu. Ferruccio Lamborghini, 1940'lı yılların sonunda kendi kendine yetebilen bir motor fabrikasına sahip oldu.
  Su sıralarda Lamborghini Fiat marka otomobilleri de kendine göre yeniden düzenliyordu. Hatta kendi için ürettiği Fiat Topolino marka otomobille 1948 yılında Mille Miglia Tasarım Yarışması'na bile katıldı ancak bir kaza sonucu otomobil kullanılamaz hale geldi. 1949 yılında Ferruccio Lamborghini baştan aşağı traktör üretmeye başladı. Yani artık malzemelerle değil, her parçayı kendi üreterek traktör üretiyordu. Lamborghini marka traktörler İtalya'da çok tutuldu. Hatta öyle ki bu fabrikaya ziyaretçi akını başladı. İnsanlar onun kullandığı teknolojiyi çok merak ediyorlardı.





 Traktör işi ona büyük bir servet kazandırdı ve Ferruccio Lamborghini bu kez de klima ve merkezi ısıtma işine girdi. Bu girişimler de başarılı olunca Lamborghini İtalya'nın en zenginlerinden biri oldu. Bu kadar zengin olunca da hızlı spor arabalara karşı büyük bir tutku baş gösterdi iş adamında. Mercedes SL300, Jaguar ve Ferrari gibi muhteşem otomobillere sahipti.

FERRARİ VE LAMBORGHİNİ İLİŞKİSİ 

  
  Sahip olduğu Ferrari'nin vitesinde bir sorun çıkınca Ferruccio Lamborghini, doğrudan Ferrari'nin kurucusu Enzo Ferrari'yle görüşmek istedi ancak Enzo onunla görüşmeyi reddetti ve Ferruccio Lamborghini'yi küçümsedi.
  Ferruccio Lamborghini, daha sonra Ferrari'deki vites aksamının Lamborghini traktörlerindeki kullanılan viteslere çok benzediğini fark etti. Traktör fabrikasında bu Ferrari'ye Lamborghini üretimi bir vites takıldı ve bir daha vitesle ilgili bir sorun baş göstermedi.
  Traktör fabrikası kendi kendini gayet iyi bir biçimde döndürdüğü ve iyi para kazandırdığı için Ferruccio Lamborghini yeni bir sektöre giriş yapmaya karar verdi. Duayen girişimci, Ferrari'nin eski çalışanlarından Giotto Bizzarini, Franco Scaglione ve Gion Paolo Dallara'yı işe aldı. Görevleri oldukça netti: Napoli ve Milano'yu birbirine bağlayan ünlü İtalyan otoyolu Autostrada Del Sole'de 150 mil hızla ulaşacak güçlü ve lüks bir GT yaratmak. Sonuç olarak sadece 4 ay içinde Lamborghini'nin ilk lüks arabası olan 350GT doğmuş oldu ve 1964 yılında satışa çıkan araç kısa sürede 13 adet satmayı başardı.




 Bir zamanlar sadece mütevazi bir traktör üretici olan Lamborghini günümüzde Ferrari'nin en azılı rakibi olmaya devam ediyor. Lamborghini'nin doğuş hikayesi bize, ne kadar başarılı olursak olalım yapılan eleştirileri hiçbir zaman hafife almamamız gerektiğini gösteriyor.







KAYNAKÇA

https://pazarlamasyon.com/walt-disneyin-minik-fareyle-baslayan-basari-oykusu/
http://www.yeniisfikirleri.net/robert-downey-jr-in-madde-bagimliligindan-iron-mane-uzanan-hayat-hikayesi/
https://www.haberler.com/hatayli-karsu-donmez-in-basari-oykusu-2-kez-10766617-haberi/
https://engellilerdostu.com/esref-armagan-kimdir/
http://www.yeniisfikirleri.net/ferruccio-lamborghininin-basari-hikayesi/
https://www.karsu.nl/bio-tr



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder